yüklense belki anlamıycaktım low-res olduğunu, güzel güzel izliycektim. ama olsun :)
28 Aralık 2009 Pazartesi
4 Aralık 2009 Cuma
30 Ekim 2009 Cuma
15 Ekim 2009 Perşembe
ders çalışırken, birdenbire
görünmez bi insansın, görünür olduğunu iddaa ediyosun. ben görünüyorum dediğin için, senin görünmeni engelliyceğini düşünerek birilerinin üzerine çarşaf örtmesine izin vermiyosun.
ne zaman ki görünmez olduğunu anlayıp üzerine o çarşafın örtülmesini istersin, -örtülürse- o çarşaf seni görünür kılar. senin olduğunu sandığın şekilde değil ama. zaten o şekilde görünmemen daha iyi...
zürefa
zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü. yani zürafalar kışın düşerse beyaz olurlar. çünkü her yerde kar var. ya da zürafaların saçlarına yıldız düşmüş.
naber?
4 Ekim 2009 Pazar
Guy RITCHIE
sevgili guy ritchieden sevgili blogumda şimdiye kadar bahsetmemiş olmam şaşırttı beni. uyumaya hazırlanıyodum, aniden bunu farkettim. sevgili guy ritchieden sevgili blogumda şimdiye kadar bahsetmemiş olmamın beni şaşırttığını diyil, sevgili guy ritchieden sevgili blogumda şimdiye kadar bahsetmemiş olduğumu farkettim.
guy ritchie, efendim, bir yönetmendir. ingiliz bir yönetmen. ve kendisi, herhangi birinin etkisi altında kalmadan, bizzat kendi zevkimle sanatçı yönüne hayran olduğum tek insandır. bir de alper canıgüzümüz var ama, onu okumamı ilk ablam tavsiye etmişti. sevgili ablamın her sözü üzerimde etkili olduğu için, (tabi ki her sözü üzerimde etkili diyil, her sözü üzerimde etkili olsa şimdiye evliya olmuştum) (tamam, en azından zevkleri beni kısmen yönlendiren zevkler olduğu için) onun alper canıgüzü beğenmiş olması benim beğenmemde az da olsa etkili olmuştur.
bu arada yukarıdaki "sanatçı yönüne" sözünü vurgulamak istiyorum. zira ben mesela arkadaşlarıma da hayranım.(forlkan, sana diyilim.)
neyse, guy ritchieye geçemedik. guy ritchie, efendim, is a director. an english one. bütün filmlerinde mükemmel bir kurgu, ve çoğunda çok güzel sahne çekimleri var. benim sanat olarak gördüğüm sinemayı yapan bi adam guy ritchie. izlediğim dört filmi var: lock stock (and two smoking barrels), snatch, revolver ve rocknrolla. bunların hepsinde ...
ya ne farkettim biliyo musunuz, aslında guy ritchie hakkında söyliycek pek bişeyim yokmuş. sadece guy ritchie hayranı olduğumu söylemek istemişim. siz de izleyin, siz de hayranı olun. sinema ağır ve ciddi bir sanattır diyerek macera içeren filmleri aşşağılayan biri değilseniz -ki blogumu öyle birinin okuycağını sanmıyorum- en azından filmin kurgusundaki abesliğe mutlaka gülersiniz. sahne çekimlerini beyenmemek mümkün diyil bence zaten. hakkaten, durup dururken adamın bi filminin bi sahnesini hatırlayıp seyretmek isteyebiliyorum. bi film bunu yapabiliyosa güzeldir bence zaten. burdan da sanat hakkındaki düşüncemin içerikten ziyade üslûba yönelik olduğunu da belli etmiş oldum. belki zaten ilerde daha geniş yazarım onu.
ayrıca, bütün cuma günü boyunca "wavazde? aağmd? vaduyumiy aağmd? aağmd vidwa?" (what was that? armed? what do you mean armed? armed whit what?) diyerek bugün lock stocku seyretmeme ve dolayısıyla bu yazıyı yazmama sebep olan furkan ve özdemire bir "special thanks" etmeden geçemeyeceğim.
iyi akşamlar efendim. guy ritchieyi siz de sevin. hem madonnayla evliydi en son.
lock stock: http://www.youtube.com/watch?v=KZh33gGK3Y8
(bu film biraz daha farklı diğerlerinden, daha ciddi bi film)
rocknrolla: http://www.youtube.com/watch?v=V-D3c25_3l8
(bu vidyoları posta gömmeyi beceremedim, nasıl yapılıcağını bilen varsa söylerse sevinirim)
29 Eylül 2009 Salı
sevgili blog, össye hazırlanmaktayım. gerçi öss diyil, ygs ve lys oldu ama, öğrenciyi seçiyolar sonuçta. o sınava hazırlanıyorum işte.
biraz da duyguluyum sanırım şu sıralarda. farkettim ki düşündüğüm kadar iyi bi insan diyilmişim. zaten ukala olduğum bilinen bi gerçek, o yüzden düşündüğüm kadar iyi olsam epey iyi biri olurdum zaten :)
ama ben normalin çok çok altında bi insanmışım be blogcum.
geçenlerde eski msn konuşma kayıtlarımı okudum da, amma kırıcı, amma ukala, amma çekilmez biriymişim ya. benimle konuşan insanlar neden konuşmuşlar anlamadım. tamamen güzel bişey söyleyen insanların söylediklerini tersten anlayıp, lafı döndürüp onlara çakmaya çalışmışım. hakkınızı helal edin "o insanlar". zaten burayı okuyosanız mutlaka sizi de o şekilde kırmışımdır.
iyi günler tekrardan. beni sevenlere, nasıl yaptıklarını anlayamayarak hayranlıkla bakıyorum burdan. :)
2 Temmuz 2009 Perşembe
22 Haziran 2009 Pazartesi
davet
bugün hayatımın şimdiye kadar yaşadığım en güzel günlerinden birini yaşadım arkadaşlarımla. unutamıycağım bazı güzel şeyler oldu. normalde yılda bir veya iki tane olan bu güzel şeylerden, bi gün içinde bi kaç tane olması mümkün mü ki? sanırım insanlar sırf birbirlerini sevdikleri için, önemli zorluklara katlanarak bir araya geldiğinde mümkün oluyomuş.
inşallah bu önemli zorluklar, önemli zorluklardan önemli mutluluklara çevrilirler... çevrilebilirler, çevrilsinler.
hepinizi çok seviyorum. şu an hissettiğim sevgiden kaynaklanan mutluluk, yaklaşık bi altı ay öncesininkinin aynısı. siz biliyosunuzdur zaten, siz anlarsınız.
siz anlamıycaksınız da kim anlıycak zaten...
inşallah bu önemli zorluklar, önemli zorluklardan önemli mutluluklara çevrilirler... çevrilebilirler, çevrilsinler.
hepinizi çok seviyorum. şu an hissettiğim sevgiden kaynaklanan mutluluk, yaklaşık bi altı ay öncesininkinin aynısı. siz biliyosunuzdur zaten, siz anlarsınız.
siz anlamıycaksınız da kim anlıycak zaten...
22 Mayıs 2009 Cuma
modernizasyon
Hâlin ne ise; müşteri, sen oldun o hale.
Kenan Rıfai Hazretleri
Suçu kendine at beybi
Forhot Güzel
nerde lan o modernizasyonun ilerlemek olduğunu söyleyen?
nerde lan o modernizasyonun ilerlemek olduğunu söyleyen?
12 Nisan 2009 Pazar
Alper Canıgüz
bu adamı sevgili ablacığım sayesinde tanıdım. sürekli gizliajans kitabından bahsediyo olması falan merak etmemi sağladı. zaten ablamın okuduğu her kitabı merak ediyorum ben. :) kendisi Türkiyenin belki de en güzel dergisinde editör. buna layık görülmesini sağlayan şimdiye kadarki edebî hayatı da cabası. e bi zahmet merak edeyim di mi...
neyse efendim, ablamdan değil de alper canıgüzden bahsedeyim. alper canıgüz ablamın bana, ben ona "bana kitap tavsiye eder misin" demeden tavsiye ettiği ilk ve -inşallah öyle kalmaz ama- şimdilik tek kitap olan "gizliajans" ın yazarı. ablamın tavsiye şekliyse: "hep çeviri kitap okuyucağına, orjinal dilinde kitap oku da edebiyat gör...". ablamdan sormadan bir kitap tavsiyesi alınca amanın dedim, mutlaka okumalıyım. okudum, çok beyendim. ya genelde türkçe kitap okumadığım için, ya da hakikaten öyle olduğundan; çok ilginç bi dili var gibi geldi bana. dili anlatamıyorum, alıp okursunuz. :) ama mesela bi yerde kahraman aşık oluyor, hissettiklerini kendi içinde cümlelere dökerken siz bi yandan kahkaha atıp, bi yandan aşık olduğu karaktere karşı bişeyler hissetmeye başlayabiliyosunuz. :D çok tehlikeli bi durum adam için. düşünsenize, arkadaşına gitmiş "aşığım abi çok fena" diye anlatmaya başlıyo. sonra o da aşık oluyo.. neyse. konudan sapıyorum sürekli :)
bu insanın üç tane kitabı var, üçü de iletişimden çıkmış. iletişime karşı bi sempatim var benim zaten. bi iletişimin, bi de metisin kitaplarını görünce alasım geliyo. bunda hayvanlarının, ve kapaklarının çok güzel tasarlanmış olmasının etkisi var. hatta o yüzden. neyse, (amma çok neyse kullanıyorum di mi? neyse,) birinci kitabı "tatlı rüyalar", ikincisi "oğullar ve rencide ruhlar", üçüncüsü de "gizliajans" ben ablamın gizliajansını bitirdiğimin hemen ertesi gününde, yani bugün oğullar ve rencide ruhları aldım başladım. çok güzel hakikaten yahu. yolda biraz okudum, eve geldim ve bilgisayara oturup bu adamı bloguma yazmalıyım dedim.
hoş, kaliteli insanlar bizim yergilerimizle alçalmadığı gibi, övgülerimizle de yükselmez ama; belki biz güzel insanları överek onların güzelliğinden bir parça nasibdâr oluruz. neyse, ben gideyim kitabımı okuyayım.
neyse efendim, ablamdan değil de alper canıgüzden bahsedeyim. alper canıgüz ablamın bana, ben ona "bana kitap tavsiye eder misin" demeden tavsiye ettiği ilk ve -inşallah öyle kalmaz ama- şimdilik tek kitap olan "gizliajans" ın yazarı. ablamın tavsiye şekliyse: "hep çeviri kitap okuyucağına, orjinal dilinde kitap oku da edebiyat gör...". ablamdan sormadan bir kitap tavsiyesi alınca amanın dedim, mutlaka okumalıyım. okudum, çok beyendim. ya genelde türkçe kitap okumadığım için, ya da hakikaten öyle olduğundan; çok ilginç bi dili var gibi geldi bana. dili anlatamıyorum, alıp okursunuz. :) ama mesela bi yerde kahraman aşık oluyor, hissettiklerini kendi içinde cümlelere dökerken siz bi yandan kahkaha atıp, bi yandan aşık olduğu karaktere karşı bişeyler hissetmeye başlayabiliyosunuz. :D çok tehlikeli bi durum adam için. düşünsenize, arkadaşına gitmiş "aşığım abi çok fena" diye anlatmaya başlıyo. sonra o da aşık oluyo.. neyse. konudan sapıyorum sürekli :)
bu insanın üç tane kitabı var, üçü de iletişimden çıkmış. iletişime karşı bi sempatim var benim zaten. bi iletişimin, bi de metisin kitaplarını görünce alasım geliyo. bunda hayvanlarının, ve kapaklarının çok güzel tasarlanmış olmasının etkisi var. hatta o yüzden. neyse, (amma çok neyse kullanıyorum di mi? neyse,) birinci kitabı "tatlı rüyalar", ikincisi "oğullar ve rencide ruhlar", üçüncüsü de "gizliajans" ben ablamın gizliajansını bitirdiğimin hemen ertesi gününde, yani bugün oğullar ve rencide ruhları aldım başladım. çok güzel hakikaten yahu. yolda biraz okudum, eve geldim ve bilgisayara oturup bu adamı bloguma yazmalıyım dedim.
hoş, kaliteli insanlar bizim yergilerimizle alçalmadığı gibi, övgülerimizle de yükselmez ama; belki biz güzel insanları överek onların güzelliğinden bir parça nasibdâr oluruz. neyse, ben gideyim kitabımı okuyayım.
17 Mart 2009 Salı
fotoğraf
ilk makara filmimi bitirdim. çok mutlu oldum. içinden bi ablama göre 5, bi ablama göre 6 tane fotoğraf çıktı. başlangıç için güzel dediler. bazı güzel beklediğim fotoğraflar çok kötü çıkmış, güzel olmayadabilir dediğim fotoğrafların hepsi çok kötü çıkmış. demek ki güzel olmıycağını düşünüyosam çekmiycekmişim. ama bazılarını ben de beyendim. ilerde beyenmiyceğimi söylüyo ablamlar ama, şimdilik beyendim. hadi bakalım. bu yazı da blogumu okumak isteyip yazı bulamayanlara gelsin...
5 Mart 2009 Perşembe
25 Şubat 2009 Çarşamba
herkese açık bi yere niye itiraflarını yazarsın ki?...
konuşma konusunda sıkıntı çekiyorum... yanlış anlaşılıcam veya söylemek istediğim tamamen doğru anlaşılıp rahatsız edici olucak diye korkup konuşamıyorum. çok geveze olduğuma bakmıyın siz, söylemek istediklerimin çoğunu söyliyemiyorum ben. birsürü gereksiz konuşmam da; söylemek istediklerim çok fazla dikkat çekmesin diyedir belki. belki de diyildir. belki şu an da gereksiz bi konuşma yapıyorumdur, bilmiyorum.
ama kendim gibi olmamak gerçekten çok şey kaybettiriyo bana. kendim gibi olmaya olmaya, kendimi kaybediyorum...
ama kendim gibi olmamak gerçekten çok şey kaybettiriyo bana. kendim gibi olmaya olmaya, kendimi kaybediyorum...
18 Şubat 2009 Çarşamba
zor oyun
dünyanın en zor oyunuymuş, öyle diyolar. dünya üzerinde sadece 3 kişinin bitirdiğini iddaa ediyolar... buyrun deniyin bakalım...
http://www.akilvezeka.com/haber_detay.asp?haberID=712
http://www.akilvezeka.com/haber_detay.asp?haberID=712
16 Şubat 2009 Pazartesi
görmemişlik
bilgisayarım düzeldi sonunda. eniştem saolsun; baya iyi bi donanımla gelmişti zaten de, ben farklı bi xp kurıyım derken becerememiştim, 2 gb ram ve amdx2li bilgisayar hiç program çalışmıyoken %50yle çalışıyodu, winamp açınca yüzde 70lere çıkıp, yanında bi de firefoxla msn varsa98-100 arası gidip gelip, tin tin çalışıyodu. sonra yetti tabi, format atıp normal, adam gibi xp kurdum. program çalışmıyoken yüzde 3ü görmüyorum.
sınırlarımı(veya bilgisayarın sınırlarını) ne kadar zorlayabilirim dedim ve bi deneme yaptım. bulabildiğim (e yeni kurdum, bu kadar anca) programların hepsini açtım ve performans : %99. %100 olmadı lan. ve yavasladığını da hissetmiyorum. vay be dedim kendi kendime. amma teknolojik şeyler varmış dünyada. bundan sonra oyun oynarken diğer oyundan çıkmıycam. birini pause yapıp öbürüne geççem. save derdine son. enişteme de teşekkürler tabi. (bu arada hala açık o programlar altta. :D)
büyük hağlini açmak için tıklıynız. yazıya diyil, resme.
sınırlarımı(veya bilgisayarın sınırlarını) ne kadar zorlayabilirim dedim ve bi deneme yaptım. bulabildiğim (e yeni kurdum, bu kadar anca) programların hepsini açtım ve performans : %99. %100 olmadı lan. ve yavasladığını da hissetmiyorum. vay be dedim kendi kendime. amma teknolojik şeyler varmış dünyada. bundan sonra oyun oynarken diğer oyundan çıkmıycam. birini pause yapıp öbürüne geççem. save derdine son. enişteme de teşekkürler tabi. (bu arada hala açık o programlar altta. :D)
bi de az önce 4 tane farklı playerda 4 tane farklı dizi açtım, hepsi de güzel güzel çalıştı. sesler karıştı ama, öğrenicez artık. teknoloji böyle bişiy. alışmak lazım hepsini aynı anda izlemeye. yoksa ezik derler di mi?...
14 Şubat 2009 Cumartesi
saplar günü

bu gün sevgililer günü değil, saplar günüdür. iddaa ediyorum bunu.
şimdi "önemli olan sevgiyi bi gün diyil; her gün göstermek" falan demiycem. hatta bu söze gıcık oluyorum. bunu bi de anneler günü, babalar günü, öğretmenler günü falan hakkında söylüyolar, daha da gıcık oluyorum. tabi ki her gün seviceksin ama her gün göstermeye gerek yok ki. "tamam zaten ben öyle demiyorum ben sevceksin diye söylüyorum. ama sonuçta bu günler gereksiz" diyen olursa ona da katılmıyorum . çünkü annemi her gün seviyorum ama her gün bi annem olduğunun bilinci

ama aynı mantığı sevgililer gününe uyguladığımızda olmuyo. çünkü bi insanın sevgilisi varsa her zaman sevgilisi olduğunun bilincinde olur. insan sevgilisinin olduğunu unutmaz ki, hep hatırlayıp sevinir. çünkü ekstrem bi durum. (ekstrem ne be? türkçe konuş: normalden farklı bi durum) böyle özel günlerin insana bişeyi hatırlatması lazım. ne gibi? mesela sap olduğu gibi... birsürü arkadaşı olan ve sevgilisi olsa arkadaşlarıyla bu kadar mutlu olamıycağnı, eylenemiyceğni düşünen insan için saplar günü mutlu bi gündür. veya arkadaşı yoksa adamın, hiç seveni yoksa, saplar günü hüzünlü bi gündür sap olduğunu hatırlattığı için. ben gayet mutlu bi saplar günü geçirdim ve çok da mutluyum galba sap olduğum için.
teşekkürler benim sap olmayı mutluluk adletmemi sağlayan canım canım arkadaşlarım, çok seviyorum sizi ben.
(bu arada az önceki kapanış hoş oldu. ama her zamanki gibi kapanıştan sonra konuşuyorum. başka bi yönden ele alırsak aziz valentinden geliyo sevgililer günü. aziz valentin eğer azizse rahip olması lazım diye biliyorum. yanlış biliyo da olabilirim. ve rahiplerin bekar kalması lazım. yani sevgililer günü sevgilisi olmayan bi insandan doğmuş. (sap denmez azize, ayıp.) yani saplar günü olması daha mantıklı deyil mi a dostlar?... neyse. şimdi siz bu cümleden sonra az önceki kapanış cümlesini bi daha okuyun da öyle kapanmış olsun. hatta siz zahmet etmesseniz yukarda bulmaya diye ben bi daha yazayım:
teşekkürler benim sap olmayı mutluluk adletmemi sağlayan canım canım arkadaşlarım, çok seviyorum sizi ben. )
8 Şubat 2009 Pazar
geldim.
geldim arkadaşlar tekrardan. eniştem sağolsun bilgisayarımı yaptırdı. epey de güçlü bişiy oldu. kurarken bitakım driverları unutup sesle alakalı problemler yaşayıp, ingilizce olmasından dolayı bazı yerlerde türkçe karakter sorunu çeksem de; gayet memnunum bilgisayarımdan. müzik felen dinliyebiliyorum odamda tekrar. veya aksamliyin eve geç kalıcam derdi olmadan geyik yapabiliyorum. güzel bişiy insanın evinde bilgisayarının olması. değerini bilin yani. insan olmıyınca anlıyo :) neyse ben artık yine aklıma estikçe yazı yazarım. görüşürüz daha sonra..
nerden aklıma geldi bilmiyorum ama yılllaar yıllar önce (len en fazla ne kadar eski olabilir ki? zaten hayatın 16 yıl..) olacak o kadardaki o kadının(oya başardı galba) kapatırken söylediği "beni özleyin anacııığm" geldi aklıma. cidden söylemek istedim bunu. özlenmek istiyorum galba.
bu arada olacak o kadar dedim de levent kırca üsküdar belediye baskanı adayıymış. komik lan. o eskiden siyasetçi taklidi falan yapardı.. "herşey taklitle başlar" demişler. güzel de demişler di mi...
nerden aklıma geldi bilmiyorum ama yılllaar yıllar önce (len en fazla ne kadar eski olabilir ki? zaten hayatın 16 yıl..) olacak o kadardaki o kadının(oya başardı galba) kapatırken söylediği "beni özleyin anacııığm" geldi aklıma. cidden söylemek istedim bunu. özlenmek istiyorum galba.
bu arada olacak o kadar dedim de levent kırca üsküdar belediye baskanı adayıymış. komik lan. o eskiden siyasetçi taklidi falan yapardı.. "herşey taklitle başlar" demişler. güzel de demişler di mi...
29 Ocak 2009 Perşembe
açık yeşil
su an baska bi internet cafedeyim ve farkettim ki monitör ayarına göre renkler çok farklı çıkabiliyomuş. yazıların olduğu yer: yani burası aslında pastel bi yeşil ama şu an gayet cart bi uzaylı yeşili gibi duruyo. eğer sizin bilgisayarınızda da öyleyse ve "ne biçim renk ayarı lan bu?! bi de koyuyeşil yazmış utanmadan" diyosanız kusuruma bakmıyın. o kadar. bilgisayarım geri gelene kadar uzun girdi yok. hadi iygeceler size.
20 Ocak 2009 Salı
ya bilgisayarım bozuldu ne zamandır giremiyorum internete... bloguma da tabi. yazıcak çok şeyim var ama internet cafede rahat olamıyo insan. (bilgisayarıma kavusunca da yazıcak bişeyim kalmıycak bak görürsünüz. neyse.) şimdi de internetten bilgisayar parçası bakıyorum. (burdan itibaren bilgisayardan anlamayanlar -ben de anlıyo diyilim ya- sıkılabilirler. zaten yardım istemek için yazıyorum) anakartım yandı sadece onu değiştirmem lazım ama işlemcim pentium4. yani üretilen anakartlarla uyumsuz. ikinci el alıcam muhtemelen. yalnız şimdi www.uraniumpc.com sitesinde mesela anakartların özellikleri arasında ddr falan yazıyo da hangi ekran kartlarına uyumlu olduğu yazmıyo. nasıl anlıycam onu ben? ekran kartım agp. ama orda anakartların özellikleri arasında ekran kartı çıkışıyla ilgili bişiy yok. bi de tabi toptan core2duo teknolocisine geçip bilgisayarı toptan yenileyebilirim ama maliyeti fazla. blogumu okuyup anakartın türünü nerden anlıycaamı bilen varsa yorumla söylerse sevinirim.
tabi bunları enişteme sorup direk yapadabilirdim ama bloga yazı yazmak lazım. bundan baska yazılcak şeyler de kafanın düzenli olmasını gerektiriyo. yani yazcak en kolay bunu buldum ve bunu yazdım. ama buraya yazılcak yorumlara güvenerek de enişteme sormıycam o ayrı. yani yazsın bilen varsa.
hadi iygeceler. bilgisayarım gelsin okuyan herkesin başını ağrıtmaya devam edicem.
tabi bunları enişteme sorup direk yapadabilirdim ama bloga yazı yazmak lazım. bundan baska yazılcak şeyler de kafanın düzenli olmasını gerektiriyo. yani yazcak en kolay bunu buldum ve bunu yazdım. ama buraya yazılcak yorumlara güvenerek de enişteme sormıycam o ayrı. yani yazsın bilen varsa.
hadi iygeceler. bilgisayarım gelsin okuyan herkesin başını ağrıtmaya devam edicem.